FİZİKSEL VE SOSYAL GELİŞİM TAKİBİ


FİZİKSEL VE SOSYAL GELİŞİM TAKİBİ


Yeni Doğan Takibi

Yeni Doğan Takibi

Yeni Doğan Takibi Giriş :Anne karnında amnion dediğimiz sıvının içinde güvenli bir ortamda bulunan bebek doğumla birlikte bir takım değişiklere uğrar. Anne karnında plesenta(eş)’dan kordon yardımıyla beslenen ve oksijen ihtiyacını karşılayan bebek, doğumla göbek bağı kesildikten sonra artık ayrı bir bireydir. Oksijen ihtiyacını karşılamak için nefes almaya başlar. Artık devreye akciğerler girmiştir. Yeni doğmuş bebeklerin renkleri morumsudur. Nefes almaya başladıktan sonra pembeleşir.

Yeni doğan takibinde, bebek doğduktan hemen sonra anne ile temas etmesi çok önemlidir. Bu bebeğin hem anneyle olan bağını kuvvetlendirir hem de anne sütü almasını kolaylaştırır. Bu nedenle son zamanlarda bebeğin göbek bağı kesilmeden hemen önce annenin göğsüne bebek konulmaya başlanmıştır.

Bebekler doğum sonrası bir takım fizyolojik değişikliklere uğrarlar. Önce nefes alarak akciğerleri açılır. Sonra dolaşım sistemi doğum sonrası şeklini alır. Anne karnında kalbe gelen ve çıkan kan kordon aracılığıyla plesenta tarafından temizlenirken, akciğerler devre dışıdır. Ama ilk solukla akciğerler solunun yapmaya başlayıp, bebek kordondan ayrılınca dolaşım erişkin dolaşımına benzemeye başlar. Anne karnında mevcut olup dolaşımın daha iyi olmasını sağlayan kalp damar sistemindeki delikler kapanmaya başlar.

Yeni doğan takibinin bu aşamasında, Çocuk doktorunun doğum salonunda bebeğin ilk kontrolünü yapması gerekir. Doktor bebeğin kalp atımına, solunumuna, rengine, kas tonusuna, uyarana verdiği refleks yanıtlara bakarak APGAR dediğimiz bir puanlama yapar. APGAR puanı iyi olan bebekler annelerinin yanına verilirler.

Yeni Doğan Takibi 2: Bebeği ilk Emzirme ve Anne sütü:
Anne ve bebek buluştuklarında ilk yapılması gereken bebeği emzirmektir. Anne sütünün mucizevi bir besin olduğunu bilmeyen yoktur. Ama maalesef dünyada ve ülkemizde emzirme henüz istenildiği düzeyin çok altındadır. Bir takım yöresel uygulamalarla anne sütünden önce şekerli su, soda gibi içecekler verilmektedir. Oysaki bebeğin ihtiyacı olan sadece anne sütüdür. Su dahil herhangi bir besine dışarıdan ihtiyacı yoktur. Anne doğum öncesi emzirme konusunda yeterince bilgilendirilip, motive olmuşsa ve bebek de sağlıklı ve anne ile hemen buluşmuşsa emme ile ilgili bir sorun yaşanmayacaktır.

Bebek bir takım olumsuzluklar yaşayıp hastaneye yatsa bile anne sütü verilmeye çalışılmalıdır. Çünkü hastanelerde de yendi doğan bebeklerin takibinde anne sütü çok önemsenmekte ve bebeği yatan annelerin sütü sağdırılmaktadır. Bebeğe ağızdan vermeye başlandığında mama yerine anne sütü verilmesi tercih edilmektedir. Bu şekilde bebeği hastanede yatıp kendini ememeyen anneler iki saatte bir göğüslerini sağmalıdır. Bebek o an almazsa bile uygun ortamlarda saklamalıdırlar. Daha sonra bebeğe bu sütler verilebilir. Özellikle de ilk süt bebek için doğal aşılama sayıldığından mutlaka sağılıp saklanmalıdır. Emzirmede en önemli şey istekli olmaktır.

Anne sütünün içeriği, bebeğin doğum haftasına göre değişir. Anne sütü ve emzirmenin, hem bebek hem de anne için, başta beslenme olmak üzere, sağlık, bağışıklık, gelişimsel, psikolojik, sosyal ve ekonomik yönden çok sayıda yararları vardır. Hazırlama gerektirmeyen, hemen her zaman, hazır bulunan anne ile bebek arasındaki bağı kuvvetlendiren bir unsurdur.

Anne sütü verirken en önemli durum bebeğin memeyi tutuş şeklidir. Doğru tutuş; bebeğimiz bize doğru dönük olacak. Meme başı, meme başının çevresindeki kahverengi dokunun da büyük bir kısmını alacak şekilde bebeğin ağzının içinde olmalı. Bebeğin alt dudağı memeyi kavradığının göstergesi olarak dışa dönük olmalıdır. Bebeğin alt çenesi memeye dayanmalıdır. Burnunun açık olduğuna dikkat etmeliyiz. Bebeğin başı bir koldayken diğer elimizin başparmağı bebeğin emdiği memenin üstünde diğer parmaklar memenin altında olacak şekilde meme desteklenmelidir. Yani makaslamadan “C” şeklinde olmalıdır.

Anne sütünün içinde bebeğe yetecek bütün vitamin ve besin ögeleri bulunur. Ancak D vitamini yeterli değildir. Bu nedenle D vitaminine ilk haftadan itibaren başlamak gerekir. D vitamini 400 İÜ/gün başlanır.

Bebeğimizi Ne sıklıkla Emzirmeliyiz?
İlk bir ay 2 saatte bir emzirmeliyiz. Çünkü yenidoğan bebeklerin yeterli enerji depoları olmadığından, kan şekerleri düşebilir. Emmediği zaman sarılıkları artabilir, vücut ısıları yükselebilir. Bu nedenle düzenli emmeleri çok önemlidir. Ayrıca anne sütünün hazmı kolay olduğu için anne sütü alan çocuklar, mama alan çocuklara göre daha çabuk acıkırlar.

Yeni Doğan Takibi 3: Anne ve Bebeğin Güvenli Bağlanması:
İlk günler anne ve bebek için alışma sürecidir. İlk bebeği olan anneler için bu süreç daha zor olabilir. Bu nedenle doğum öncesi doğru kaynakları okumak ve ilk günlerde tecrübeli ebeveynler eşliğinde bebeğe alışmak en doğru olanıdır. Anne bebek bağlanması her açıdan çok önemlidir. Annenin doğum sonrası psikozunu, ve bebeğe şiddet uygulamasını önler. Bebek için güvenli bağlanmanın, büyüme gelişme başta olmak üzere zihinsel ve davranış gelişimi açısından önemi tartışılmayacak kadar fazladır. Kısacası öz güveni yüksek, aile ilişkileri iyi, zihinsel ve ruhsal gelişimleri normal nesillerin temeli anne sütü vermekle atılmaktadır.

Yeni Doğan Takibi 4: Topuk Kanı Taraması:
Bebek beslenmeye başladıktan en az 48 saat sonra topuk kanı alınması gerekir. Bu topuk kanından ülkemizde görülme sıklığı yüksek 4 hastalık taranmaktadır. Böylelikle bu hastalıklar erken teşhis edilmekte ve bu hastalıkların çocukta oluşturacağı zihinsel ve bedensel engellerin önüne geçilmektedir. Ancak bazen bebekler hastaneden erken taburcu oldukları için bebekler tam beslenemeden topuk kanları alınmaktadır. Böyle bir durumda da ilk 5 gün içinde aile hekimimize baş vurup, yeniden topuk kanı aldırmalıyız. Bu çok önemli bir durumdur. Çünkü tam beslenmeyen bebeklerde bu sonuçlar doğru çıkmayabilir. Yani beslenmediği zaman sonuçlar gerçeği yansıtmayabilir.

Yenidoğan Takibi 5: Yatağı ve Oda Isısı Nasıl Olmalı?
Bebeğimizi alıp eve getirdik. Nasıl yatıracağız? Yatağı içine gömülecek yumuşaklıkta olmamalı, sert yatakta yastıksız yatırmalıyız.

Bebeklerin odaları sıcak ve kuru olmamalıdır. Termometre ile kontrol etmeliyiz. Gece 20-22 derece , gündüz 22-24 derece olmalıdır.

Yeni Doğan Takibi 6:Annenin Beslenmesi
Annenin süt verme döneminde beslenmesine gebelikte olduğu gibi özen göstermelidir. O yörenin beslenme alışkanlıklarını da göz önünde bulundurarak annenin besin değeri yüksek yiyeceklerden orantılı bir şekilde tüketmesi gerekiyor. Yenilen her yiyeceğin aroması anne sütüne geçtiğinden ek besine geçişte annenin beslenmesi önem taşıyor. Annenin bu dönemde zayıflama diyeti ya da ağır egzersiz yapması önerilmez. Ama bu dönemde sütün artması için bol karbonhidratlı yiyecekler tüketmekte doğru değildir. Hem anne kilo alır, hem de sütü arttırdığına dair bir bulguya rastlanmamıştır.

Yeni Doğan Takibi 7: Meme ile İlgili Sorunlar?
Süt verme döneminde en büyük sorunlardan biri de meme başı çatlaklarıdır. Aslında daha önce de bahsettiğim gibi memeye bebeğin iyi yerleşmemesi meme başı çatlaklarına sebep olmaktadır. Emzirme sonrası annenin sütünü sağıp, meme başı etrafına sürmesi de çatlakları engellemektedir. Çatlak oluştuğunda doktora başvurup uygun kremler kullanılabilir. Kremi emmeden hemen sonra sürülüp, bebeği emzirmeden hemen önce tekrar temizlenmelidir. Çatlaklar tedavi edilmezse bu hassas alandan mikroorganizmalar girip enfeksiyona sebep olabilir. Bu da durumu iyice ağrılı hale getirir. Baştan önlem alıp bu duruma gitmeden müdahale etmek gerekir. Bazen de süt kanallarında tıkanıklık olup, meme dolgunlaşıp, ısı artışı olabilir. Havlu ütülenip memenin üstüne konur. Bebek emzirmeye devam edilir. Tıkanıklığı yine bebeğin emmesi açacaktır. Mastit dediğimiz memenin iltihaplanması durumunda da emzirmeye devam edilir. Ancak bu durumda annenin bir doktor tarafından görülmesi ve uygun tedavinin başlanması gerekir. Emzirmenin yasaklandığı çok az durum vardır. Bunu da doktorunuz yasaklamadıkça kesinlikle emzirmeyi bırakmamalısınız

Yeni Doğan Takibi 8: Bebeğim Kilo Takibi
Doğumdan 5-6 hafta kadar sonra genellikle aileler bebeklerin doymadığını düşünüp, mama vermeye çalışırlar. Bu dönemde bebek çok emmeye başlar ve sanki doymuyor gibidir. Bu geçici bir durumdur. Emzirmeye devam ettiğimizde bebeğin ihtiyacı olan süt miktarı sağlanacak ve bebek tatmin olacaktır. Genellikle bu dönemde büyükbaba, büyükanne, diğer akrabalar veya komşuların önerisiyle mama başlanır. Başka çocuklarla karşılaştırılır. Bebeğiniz yeterince kilo alıyor ve günde 5-6 defa küçük çişini yapıyorsa doyuyor demektir. Kilosunun yeterli olup olmadığını şöyle de anlayabilirsiniz; ilk 6 ay 20-30 gr/gün kilo artışı varsa yeterli kilo alıyor demektir. Kilo almasının az olması ya da duraklaması durumunda bir çocuk doktoruna mutlaka bebeğinizi götürmelisiniz. Uzman görüşü ile bir takım özel durumlarda mamalar kullanılabilir.

Yeni Doğan Takibi 9: Gaz Problemleri
Bebeklerde yaklaşık olarak 3 hafta ile 4 hafta arasında infantil kolik dediğimiz gaz sancıları başlar. Rahatça uyuyan bebeğimiz, huzursuz olmaya başlar. Akşam belli saatlerde canının çok yandığını gösteren ağlama nöbetleri olmaya başlar.

İnfantil kolik yaşamın ilk aylarında normal kilo artışına sahip sağlıklı süt çocuklarında ataklar tarzında görülen, nedeni belli olmayan, bebeği, aileyi ve hekimi en çok sıkıntıya sokan sürekli ve aşırı ağlama nöbetleri ile belirgin bir sendromdur.

Yeni Doğanda Banyo ve Göbek Bakımı
Yeni doğan bebeklerde göbek yaklaşık olarak 7-10 gün içinde düşer. Göbek düşmeden bebek yıkanacaksa çok dikkatli olunması gerekir. Göbek kısmının suyla ve sabunla temas ettirmemeye özen göstermeliyiz. Bebek yıkandıktan sonra göbek temiz bir bezle kurulanmalıdır. Göbek %70’lik alkolle de temizlenebilir.

Bebeğin yıkanma suyu 36-37 derece yani vücut ısısında olmalıdır. Bebeğimizi katkı maddesi içermeyen ve cildin PH’sına uygun bir sabun ya da şampuanla yıkayıp duruluyoruz. Yıkma bezimizin yumuşak ve hassas cildini zedeleyici olmamasına özen göstermeliyiz. Banyodan sonra uygun bir bebek yağı ile yağlarsak cildin nemli kalması ve kurumaması sağlanır.

Uyku Eğitimi

Uyku Eğitimi 

Uyku eğitimi, özellikle de bebeklerde uyku ihtiyaç ve düzeninin öğrenilebilir bir program çerçevesinde ve ‘normal’ kabul edilen standartlar çerçevesinde disipline edilmesi çabasıdır. Bu eğitimin temel amacı bebeklere, sallama, emzirme, kucakta taşıma gibi destekleyici yöntemlere bağımlı olmaksızın kendi kendilerine nasıl uykuya dalabileceklerini ve bunu sürdürebileceklerini öğretmektir. Buradaki temel mantık ise kendi kendine uykuya dalabilme ve uykuyu sürdürebilme davranışının bebeklerin öğrenebileceği bir beceri olduğu ve bu becerinin anne babalar tarafından bebeklerine görece erken bir dönemde öğretilebileceği gerçeğidir

Uyku Düzeni, Problemleri ve Uyku Eğitimi İlişkisi
İnsanların uykuları NREM ve REM adı verilen iki kısımdan oluşur. Normal insanlarda NREM ve REM gece boyunca 90-110 dakikalık döngüler şekinde gecede 5-6 kez tekrarlar. NREM gecenin ilk bölümünde, REM ikinci döneminde belirgin olarak gözlenir. NREM evre uyanıklık sonrası enerji ve besinsel dengesizliklerin düzenlendiği bir evre iken, REM evresi nörolojik ve duygusal gelişim, hafıza oluşumu ve öğrenme gibi süreçlerin düzenlendiği evredir.

Hipotalamus tarafından yönetilen biyolojik saatimiz, vücut ısısı, hormon salınımı gibi birçok biyolojik olayın ritmini düzenler ve yaklaşık 24 saatlik ışık karanlık döngüsü ile uyumlu olmaya çalışır. Biyolojik saatimiz uyku zamanlaması ve biyolojik döngüyü düzenlemek için ışık, aktivite, besin alımı gibi çevresel faktörlerden yararlanır.

Bebekler için ise uyku sırasında döngüsel olarak tekrarlanan NREM ve REM evreleri, zamanında doğan bir bebekte yaklaşık 50 dakika sürerken, bu süre yavaş yavaş artarak okul çağında 90-110 dakikaya kadar çıkar. Bu döngüler sırasında ise kısa uyanıklıklar gerçekleşir. Dolayısıyla bebeklerin gecede 6-9 kez kısa uyanıklıklar yaşaması beklenen ve olağan bir durumdur.

Aslında bebeğin 6 aylıktan itibaren kendi kendini sakinleştirip uykuya dalması öğrenilen bir davranıştır ve bebekler bu dönemde kendi kendilerine uyumayı ve uykuya dalmayı öğrenebilirler. Diğer taraftan, bebekle aynı odada yatan ebeveynler ise bebeklerin bu kısa uyanıklık dönemlerinde aşırı hassasiyet gösterip tam uyanıklık dönemine geçmesine sebep olabilirler. İşte bu gelişim evresinde ebeveyn ya da başka aracı olmadan uykuya geçmede veya uyku evrelerinin uyanıklık dönemlerinde yeniden uykuyu sürdürmenin öğrenilmemesi çocukluk çağı davranışsal uyku bozukluklarına yol açar.

Bu bozukluklar bazen kendiliğinden ya da ebeveynlerin doğru ve tutarlı davranışları sayesinde düzelirken bazen de uzun aylar, hatta yıllar boyunca devam edebilir. Bu ebeveynler özellikle de anneler için oldukça zor bir durumdur. İşte bu aşamada devreye uyku eğitimi kavramı girmektedir.

Uyku Eğitimi Nedir?
Her insanın dinlenmesi ve kendini yenilemesi için uykuya ihtiyacı vardır. Çocuklar içinse uyku daha da çok önem arz eder. Çünkü çocuklarda uyurken salgılanan büyüme hormonu, büyüme ve gelişme için gereklidir. Özellikle gece uykusu bebek ve çocukları için çok önemlidir. Fakat bazı çocuklar uykuya dalarken veya uykuyu sürdürmede sorun yaşayabilirler. Sanılanın aksine bu, çoğu zaman davranışsal bir sorundur. Uygun şartlar sağlanıp uygun uyku eğitimi verildiğinde ise bu düzenin sağlandığı görülecektir.

Uyku Eğitimi Gerekli Midir?
Eğer bebek ya da çocuğumuz yeteri kadar uyumuyor, gece sık aralıklarla uyanıyorsa ve anne baba yardımı olmadan uyuyamıyorsa; akşamları çok geç ya da erken uyuyorsa, sabahları erken ya da çok geç uyanıyorsa ve bunun sonucunda günü huzursuz ve uykulu geçiriyor, beraberinde beslenmesi de etkileniyorsa uyku düzeninin tekrar sağlanması gerekir. Çocuğu ya da bebeği uyumayan ebeveyn, uykusuz ve kaygılı olur. Ebeveynler işlerine yoğunlaşamazlar ve uzun dönemde depresyon gibi istenmeyen tablolar görülebilir. Ebeveynler kendini mutsuz ve yetersiz hissediyor ve bebek huzursuz ve hırçın ise uyku eğitimi almanın zamanı gelmiştir.

Uyku Eğitimi İçin Aile Hazır mı?
Uyku eğitimi almak isteyen ailelerin bu konuda kararlı olmaları gerekir. Eğer ailede yakın zamanda taşınma, annenin hemen işe başlaması, yeni bakıcının başlaması gibi durumlar varsa bu dönemde uyku eğitimi almak çok sağlıklı olmayacaktır. Bu nedenle uyku eğitimini, değişikliği düşündüğümüz tarihten en az 1 ay öncesine almamız alışkanlığı pekiştirmemizi kolaylaştırır. Tatile çıkmadan hemen önce de uyku eğitimi düşünülmemelidir. Ayrıca aile fiziken ve ruhen bu duruma hazırlıklı ve kararlı olmalıdır. Uyku eğitiminin püf noktasının sabır ve kararlılık olduğu unutulmamalıdır.

Uyku Eğitimi yöntemleri:
Uyku eğitiminde temelde 3 ana yöntem vardır ve bunlar aşağıdaki gibidir:

Tamamen göz ardı etme yöntemi. (Göz ardı etme yöntemi: Çocuk Odasına gönderilip onunla ilgilenilmez.)
Aşamalı göz ardı yöntemi: Kontrollü ağlatma
Yanıta duyarlı yöntem: Aile çocukla birlikte odada durur. Çocuk alışınca yavaş yavaş odadan çıkar.
Ankara’da Uyku Eğitimi Veren Merkezler
Uyku eğitimi multi disipliner bir alan olduğu için bir çok branştan bir çok uzman bu eğitimi vermektedir. Bu eğitim çocuk psikologları, çocuk gelişimi uzmanları ya da bu işin eğitimini ve sertifikalarını alan kişilerce yapılabilmektedir. Dolayısı ile Ankara’da da bu eğitimi veren bir çok merkez ve farklı branşlarda bir çok uzman söz konusudur. Biz ise merkezimizde çocukların sosyal ve fiziksel gelişimlerinin izlemini yapan sosyal pediatri alanında akademik çalışmalarını devam ettiren ve uluslararası geçerliliği olan uyku eğitimi sertifikalarına sahip tecrübeli Doç. Dr. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanımızla bu eğitimi en kaliteli şekilde vermeye çalışıyoruz.

Bizim Uyku Eğitim Yöntemimiz:
Biz merkezimizde uyku eğitimi yöntemlerinden, çocuğa duyarlı yöntemi kullanıyoruz. Bunun için Uyku Eğitimi almak isteyen ailelere önden çocukla ve aile ile ilgili soruların olduğu bir anket doldurtulur. Bu sayede çocuğun uykuya dönük ipuçları öğrenilmiş olur. Ardından eğitim almak isteyen aileye randevu verilir. Randevu günü bebeğe bakım verenler ve bebek birlikte gelirler. Bebek muayene edilip, sağlık kontrolü yapıldıktan sonra aileye önce uyku eğitimi verilip, rahatlama seansı uygulanır. Daha sonra kendi çocuklarına uygulayacakları yöntem anlatılır. Unutmamak gerekir ki, her çocuk farklı olduğu için eğitim süresi 2-3 hafta kadar sürebilir. Aileye ikinci randevu yaklaşık 10 gün sonraya verilir. Bu süre zarfında aile uyku eğitimi ile ilgili öğretilen teknikleri uygulamaya devam eder. Bu arada ailenin kafasına takılan sorular için telefonla görüşülmeye devam edilir.

Uyku eğitiminde biz hekimlerin görevi ailelere danışmanlık vermektir. Zaten uyku eğitimi temelde çocuklar için bir davranış değişikliği eğitimidir. Burada istenen davranışı pekiştirmenin en iyi yolu ise sabır ve kararlılıktır. Her şeyden önce bu eğitimi almak isteyen anne babaların uyku eğitimi konusunda kararlı ve hazır olmaları beklenir. Bu eğitimde biz hekimlerin yaptığı şey ise esasen rehberlik ve danışmanlıktır. Asıl işi yapacak olanınsa anne babalar olduğu unutulmamalıdır.

Yeni Doğan Takibi

Çocuklarda ve Bebeklerde Uyku Düzeni ve Problemleri

Genel Olarak Uyku Düzeni
Bebeklerde Uyku Düzeni
Bebeklerde uyku düzeni ve problemleri konusuna geçmeden önce genel olarak uyku düzenininve problemlerinin ne olduğundan özetle bahsetmek isteriz. Uyku yaşamımızın sağlıklıbir şekilde devamı için önemli bir role sahiptir. Kaliteli bir uyku zihinselsağlığımızı, fiziksel sağlığımızı ve hayat kalitemizi korumamıza yardım eder.Uykunun başlatılması ve sürdürülmesi kortikal ve subkortikal dediğimiz birçokbeyin bölgesinin işlevi ile gerçekleşir. Normal uykunun hızlı göz hareketlerininolduğu (REM) ve hızlı göz hareketlerinin olmadığı (NREM) olmak üzere iki dönemivardır.

Normal bir insanda NREM ve REM gece boyunca 90-110 dakikalık sikluslar (döngüler) şekinde gecede 5-6 kez tekrarlar. NREM gecenin ilk bölümünde, REM ikinci döneminde belirgin olarak gözlenir. NREM evre uyanıklık sonrası enerji ve besinsel dengesizliklerin düzeltildiği bir evre iken, REM evresi nörogenez, nörolojik ve duygusal gelişim, hafıza oluşumu ve öğrenme gibi süreçlerin düzenlendiği evredir.

Uykudaiçinde NREM ve REM evrelerinden oluşan ve “Sirkadyen Ritim” diye anılan döngüden beynin “hipotalamus” bölgesi sorumludur. Hipotalamus tarafından yönetilen biyolojiksaatimiz, vücut ısısı, hormon salınımı gibi birçok biyolojik olayın ritminidüzenler ve yaklaşık 24 saatlik ışık karanlık döngüsü ile uyumlu olmayaçalışır. Biyolojik saatimiz uyku zamanlaması ve biyolojik döngüyü düzenlemekiçin ışık, aktivite, besin alımı gibi çevresel faktörlerden yararlanır.

Bebeklerde Uyku Düzeni
Uyku sırasında döngüsel olarak tekrarlanan NREM ve REM evreleri, zamanında doğan bir bebekte yaklaşık 50 dakika sürerken, bu süre yavaş yavaş artarak okul çağında 90-110 dakikaya kadar çıkar. Bu döngüler sırasında ise kısa uyanıklıklar gerçekleşir. Dolayısıyla bebeklerin gecede 6-9 kez kısa uyanıklıklar yaşaması beklenen ve olağan bir durumdur.

Yendi Doğan Bebeklerde Uyku Düzeni
Yenidoğan döneminde bebekler uykuya REM evresiyle geçerler. Bebekler yaklaşık 3 aylık olduklarında erişkin döneminde olduğu gibi NREM evre ile uykuya geçerler. Aynı dönemde melatonin, kortizol gibi hormonlar uyku içi döngüsel ritme özgü salgılanma gösterir. Örneğin yenidoğan bir bebeğin 16 ile 18 saat arasında uyuduğu ve uykunun gündüz ve geceye eşit şekilde dağıldığı görülür. Bu bebeklerde 3-4 saatlik uykuyu, 1-2 saatlik uyanıklık dönemleri takip eder. Anne sütü ile beslenen bebeklerde bu döngü daha kısadır. Bu dönemdeki uyku döngüleri sıklıkla açlık ve beslenme ile ilişkili olup, ışıktan daha az etkilenir.

2-6 Ay Arası Bebeklerde Uyku Düzeni
2-6 aylık bebeklerde, NREM uyku evresi gecenin ilk 1/3’üne, REM evresi ise sabahın erken saatlerine kayar. Uyku gelişiminde bebek, 8-12 haftalık olduğunda uykunun büyük bir kısmı gecede yoğunlaşır. Gündüz ise kısa uyku dönemleri (kestirmeler) söz konusudur. Bu şekilde bebekte gece ve gündüz uykusunu içeren gece gündüz döngüsü oluşmuş olur.

Aslında bebeğin kendi kendini sakinleştirip uykuya dalması öğrenilen bir davranıştır ve bebekler bu dönemde kendi kendilerine uyumayı ve uykuya dalmayı öğrenirler. Bebekle aynı odada yatan ebeveynler bebeklerin bu kısa uyanıklık dönemlerinde aşırı hassasiyet gösterip tam uyanıklık dönemine geçmesine sebep olabilirler. İşte bu gelişim evresinde ebeveyn ya da başka aracı olmadan uykuya geçmede veya uyku evrelerinin uyanıklık dönemlerinde yeniden uykuyu sürdürmenin öğrenilmemesi çocukluk çağı davranışsal uyku bozukluklarına yol açar.

Bebeklerde kesintisiz uyku, uyku içi döngüsel ritmin olgunlaşmasıyla aslında 3-6 ay arasında gerçekleşebilir ve bu bebekler, gece yarısından sabah 5-6’ya kadar kesintisiz uyuyabilirler. Bebeklerin bir kısmı gece boyu kesintisiz uyku becerisini 6. aylarında kazanabilirken, %90’ı bu beceriyi ancak 12 aylık iken başarabilmektedir.

Ayrıcanormal gelişime bağlı olarak çocuklar 6. Aya geldiklerinde ayrılık kaygısı veyeni kazandıkları, oturma, emekleme gibi motor faaliyetlerin de etkisi ile uykugelişiminde bir miktar gerileme gösterebilirler.

Çocuklarda Uyku Düzeni
1-3 Yaş Arası Çocuklarda UykuDüzeni
Çocuklarda 1-3 yaş arası uyku ihtiyacı 24 saatte yaklaşık 12-13 saat olup, genellikle 18 aylık olduklarında gündüz kestirme ihtiyacı bire düşer.

Kreş Dönemi Çocuklarında UykuDüzeni
Okul öncesi dönemde ise uyku gereksinimi yaklaşık 11-12 saat olup, yatağa girdikten uykuya dalana kadar geçen süre 15-30 dakika arasında değişir. Bu dönemde ebeveyn ve çocuk arasındaki çatışmalar sonucu çocuğun uyku zamanı direnciyle karşılaşılabilir. Bu dönemin uyku sorunlarıyla olumlu davranış pekiştirme yöntemleri ile başa çıkılabilir. Çocukların 4-5 yaş civarında gündüz kestirme ihtiyacının kalmadığı kabul edilir.

Okul Çocuklarında Uyku Düzeni
Okul çağı çocuklarının toplam uyku süreleri 10-11 saat olup, gündüz uykusu beklenen bir şey değildir. Eğer çocuk gündüz uyukluyorsa uyku kalitesinin değerlendirilmesi gerekir.

Bebeklerde ve Çocuklarda Uyku Problemleri
Bebeklerde Uyku Düzeni ve Problemleri
Uyku problemleri görüldüğü döneme göre 3 grupta incelenebilir:

(1) REM döneminde görülen uyku problemleri,

(2) NREM döneminde görülen uyku problemleri,

(3) Uykunun herhangi bir döneminde görülen uyku problemleri.

Bebeklerde ve Çocuklarda Görülen Uyku Problemlerinde Dikkat Edilmesi Gerekenler
Uyku bozukluğu olan çocuklarda; IQ düşüklüğü, okul performansında azalma, sosyal uyumsuzluk, Dikkat eksikliği ve Hiperaktivite bozukluğu gibi durumlar görülebilir. Ayrıca depresyon, kaygı bozukluğu ve obezite de bu uyku problemi yaşayan çocuklarda görülen belirtiler arasındadır. Hatta uyku problemlerinde bebeğe bakım verenin ruh halinin bozukluğuna bağlı sarsılmış bebek sendromu vakalarına dahi rastlanılmaktadır. Bu yüzden uyku bozukluğu detaylı olarak incelenmesi gereken önemli bir durumdur. Böyle bir durum varsa mutlaka konuyla ilgili bir uzmana başvurmak gerekir.

Sonuçolarak uyku düzeni ve gelişimini, sosyal, kültürel ve biyolojik farklılıklarınyanı sıra çocuğun mizacı, gelişimi, ebeveynlerin beklenti ve algılarıetkilemektedir. Uyku problemleri ise ciddiye alınması gereken ve sorun devamediyorsa bir uzmana danışılması gereken problemlerdir. Ayrıca bu işi bilimselverilere göre hakkı ile yapan hekim sayısı oldukça kısıtlıdır.

Çocuklarda Okul Başarısını Etkileyen Sağlık Sorunları

Çocuklarda Okul Başarısını Etkileyen Sağlık Sorunları

Okul başarısı ya da diğer adı ile akademik başarı çocukların ve gençlerin hem öğrencilik hem de gelecek çalışma hayatlarını ciddi manada etkileyen çok önemli bir beceridir. Bu becerinin sağlanması, çevresel faktörlere bağlı olduğu kadar çocuğun ya da ergenin fizyolojik ve zihinsel sağlığı ile de yakından ilişkilidir. Bazen göz ardı edilen ve basit gibi görülen bir fiziksel rahatsızlık ya da kusur çocuğun akademik başarısını çok ciddi oranda etkileyebilmektedir. Bu sebeple çocukların her hangi bir rahatsızlık olmasa dahi her sene okula başlamadan kontrol amaçlı olarak bir çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanına görünmeleri çok faydalı olacaktır.

Bu yazı çocukların akademik başarılarını etkileyebilecek böyle problemlere dikkat çekmek ve ailelerde sağlıklı çocuk takibinin önemini vurgulamak amacı ile yazılmıştır. Faydalı olması dileği ile iyi okumalar.

Okul Başarısını Etkileyen Sağlık Sorunu 1- Demir Eksikliği Anemisi:
Demir eksikliği anemisi vücudunuzda yeterli demirin bulunmamasından kaynaklanan bir anemi türüdür. En sık görülen kansızlık nedenidir.

Demir eksikliği anemisi genellikle vücudunuzun sağlıklı alyuvar yapımı için yeterli demire sahip olmamasına bağlı olarak zaman içinde gelişir. Yeterli demir olmadığında, vücudunuz depoladığı demiri kullanmaya başlar. Kısa bir süre sonra da depolanmış demir tüketilmiş olur.

Demir Eksikliği Anemisi Neden Oluşur?
Vücudunuzda yeterli demir bulunmaması demir eksikliği anemisine neden olur. Demir düzeylerinin düşük olmasının nedeni genellikle kan kaybı, kötü beslenme veya besinlerdeki demirin emilmesinde görülen yetersizliktir.

Kimler Demir Eksikliği Anemisi Riski Altındadır?
Demir eksikliği anemisi her yaş grubunda ve her iki cinste de görülebilmekle birlikte özellikle; 6-24 aylık süt çocukları, küçük çocuklar, ergenlik dönemi, kadınlar ve kan kaybı olan yetişkinler demir eksikliği anemisi açısından en yüksek riske sahiptirler.

Bebeklerin ve küçük çocukların büyüyüp gelişebilmeleri için büyük miktarda demire gereksinimleri vardır. Zamanında doğmuş bebeklerin vücutlarında depolanmış bulunan demir hayatlarının ilk 4 ilâ 6 ayında tüketilir.

Uygun şekilde kullanılırsa, bebekler için demirden zenginleştirilmiş besinler veya demir takviyeleri bebeklerde ve küçük çocuklarda demir eksikliği anemisinin önlenmesine yardımcı olabilir.

Çok fazla inek sütü içen çocuklar demir eksikliği anemisi riski altında olabilirler. Süt demir açısından fakirdir, çok fazla süt alımı beslenmedeki demirden zengin gıdaların yerine geçebilir. Sütün aşırı miktarda tüketilmesi ayrıca çocuklarda demir emilimini olumsuz yönde etkileyebilir.

Demir eksikliğinin klinik bulguları nelerdir?
Anemi geliştiğinde yorgunluk, halsizlik, baş dönmesi, baş ağrısı, çarpıntı, çabuk yorulma, deri renginde solukluk, dilde ağrı, tad alma duyusunda azalma, iştahsızlık, tırnaklarda kırılma ve çizgilenme, ağız köşelerinde yara gibi yakınmalar ortaya çıkabilir. Besin değeri olmayan toprak, buz, tuz, kağıt, kireç gibi maddeleri yeme isteği olabilir. Demirin eritrosit dışındaki fonksiyonları nedeniyle sinirlilik, iştahsızlık, derslerde dikkati toplayamama, okul başarısında düşme, anlama ve algılama güçlüğü, zeka düzeyinde azalma, sık enfeksiyon geçirme gelişebilir. Süt çocukları yutma güçlüğü, ağlarken morarıp kalma (katılma nöbeti) ve gelişmelerinde duraklama, gerileme ile gelebilirler. Bebek otururken oturamaz, yürürken yürüyemez olur. Bu bulgular demir eksikliğinin erken döneminde, daha anemi ortaya çıkmadan da görülebilir.

Demir eksikliği anemisinin tedavisi nasıl yapılır?
Tedavide ağızdan alınacak damla veya şurup şeklinde demir içeren ilaçlar verilir. İlaçlar genellikle günde iki kez ve tercihen çocuk aç iken, öğün aralarında verilir. Süt ve süt içeren gıdalarla birlikte verilmez, en az yarım saat geçmiş olmalıdır. C vitamini içeren içecek ve yiyecekler demir emilimini artırır.

Tedavi süresi ne kadar olmalıdır?
Tedavi süresi yaklaşık üç aydır. İlk bir aylık tedaviden sonra hemoglobin değerinin normal sınırlara geldiğini görmek gerekir. Hemoglobin değeri normal değere ulaştıysa demir ilacının dozu azaltılarak 6-8 hafta daha tedaviye devam edilir. Böylece demir depoları da doldurulmuş olur. Demir tedavisi kesildikten üç ay sonra çocuk yeniden değerlendirilmelidir; yine anemi ortaya çıkıyorsa altta yatan bir neden vardır, bunun ortaya çıkarılması gerekir.

Demirden zengin beslenme nedir?
Demirden zengin gıdalar dana ve koyun eti gibi kırmızı et çeşitleri, karaciğer, yumurta sarısı, mercimek-nohut gibi bakliyat ve üzüm pekmezidir. Çocuklarda bu gıdaların uygun porsiyonlar halinde her birinin haftada en az üç-dört kez tüketilmesi demirden yeterli beslenmeyi sağlar. Ispanak gibi yeşil yapraklı sebzelerde fazla demir yoktur ve bitkisel yapısı nedeniyle içeriğindeki demirin emilimi de azdır.

Okul Başarısını Etkileyen Sağlık Sorunu 2- B 12 Vitamin Eksikliği:
Beyin gelişimi için son derece önemli olan B12 vitamini vücutta üretilmez, bu nedenle mutlaka dışarıdan, özellikle hayvansal gıdalardan alınması gerekir.

Belirtileri neler?
B12 eksikliği, sinir uçlarını etkileyerek el ve ayaklarda uyuşukluk ve karıncalanmaya neden olabilir. Başlıca nörolojik bulgular el ve ayaklarda uyuşma, bellek zayıflığı, kişilik değişiklikleri, depresyon, sinirlilik, yürüme güçlüğü, nadiren halüsinasyon ya da manik davranışlar olarak özetlenebilir. Özellikle çocuklarda B12 eksikliği uzun süre devam ettiğinde gelişme geriliklerine neden olabilmekte ve öğrencilerin okul başarısında düşme görülebilmektedir. Çünkü, konsantrasyon ve öğrenme güçlüğüne yol açmaktadır. Vitaminin eksikliği ağrılı dil, saçlarda dökülme ve ciltte koyulaşmaya neden olabilir.

Yorgunluk, konsantrasyon ve öğrenme güçlüğünün yanı sıra unutkanlık, halsizlik gibi şikayetlerin nedeni olan B12 vitamini eksikliği öğrencilerin okuldaki başarısı ve gelişimini olumsuz etkiliyor

Nelerde bulunur?
Deniz ürünlerinde, kırmızı ette, yumurtada, tavukta, süt ve süt ürünlerinde

Okul Başarısını Etkileyen Sağlık Sorunu 3: D Vitamini Eksikliği:
D vitamini; yağda eriyen vitaminler arasında yer alan ve vücudumuzda ultraviyole-B ışınları teması ile oluşturulabilen, aynı zamanda diyetle de alınabilen bir hormondur. Günde 10-15 dakika güneş ışığı görmek vücudun yeterince D vitamini üretmesine neden olmasına karşın D vitamini eksikliği oldukça sık görülen bir durumdur.

D Vitaminine Neden İhtiyacımız Var?
D vitamininin başlıca görevi gıdalar yoluyla alınan kalsiyum ve fosforun işlenmesidir. Kalsiyum ve fosfor kemik sağlığı için son derece önemli minerallerdir. Dolayısıyla D vitamini için öncelikli olarak kemik sağlığının korunması için önemli bir vitamin diyebiliriz.

Kemiklerin güçlü olması için D vitaminine ihtiyacımız var ancak D vitamini eksikliğinde sadece kemiklerimiz zayıflamıyor. Uzun süreli D vitamini eksikliğinin meme kanseri, kolon kanseri, pankreas kanseri, kalp hastalıkları, depresyon gibi pek çok ciddi hastalığı tetiklediği biliniyor.

D Vitamini Eksikliği Belirtileri Nelerdir?
Depresyon, kemik ağrıları, soğuk algınlığı, kasların zayıflaması, başın terlemesi, Kas krampları, halsizlik, eklem ağrıları, kilo alma, yüksek tansiyon, baş ağrısı, konsantrasyon eksikliği, mesane sorunları, kabızlık veya ishal gibi sindirim sorunları erken dönem D vitamini eksikliği belirtileri arasında yer alıyor.

Çocuklarda Okul Başarısını Etkileyen Sağlık Sorunu 4: Diş Çürükleri:
Çocuklarda diş çürüklerinin oluşturduğu sorunlar;

Ciddi ağrı
Enfeksiyonun yayılması
Çiğneme güçlüğü
Kilo kaybı
Kalıcı dişlerde diş çürüğü riski
Maloklüzyon
Konuşma bozuklukları
Öğrenme güçlüğü
Okul devamsızlığı/ okul başarısında sorunlar
Uyku sorunları
Okul Başarısını Etkileyen Sağlık Sorunu -5 Görme Bozukluğu:
Görme bozuklukları okul çağı çocuklarında; Miyopi, hipermetropi, astigmat ve göz tembelliği gibi durumlardır. Bunun gibi göz bozukluklarında çocuk tahtayı göremeyecek ve kitapları net okuyamadığından dersleri etkilenecektir.

Okul Başarısını Etkileyen Sağlık Sorunu -6 İşitme Sorunları:
İşitme testleri Ülkemizde doğar doğmaz yapılmaktadır. Ancak işitme kayıpları sonradan da olabilir. Geçirilen sistemik ya da sinir sistemini ilgilendiren enfeksiyonlarda ve kafa travmalarında işitme kaybı görülebilir. Ya da sık geçirilen orta kulak enfeksiyonları sonrası görülebilir. Bu nedenle işitme azlığından şüphelenilen çocukların yeniden testlerinin yapılması gerekebilir. İşitme azlığı olan çocuklar, anlatılanları iyi duyamayacakları için başarısız olabilirler

Çocuklarda Okul Başarısını Etkileyen Sağlık Sorunu -7 Geniz eti:
Sık enfeksiyon geçirip geniz eti büyüyen çocuklar, geceleri ağızları açık uyurlar. Geniz etinin büyüklüğüne göre bazen uykuda uyku apnesi dediğimiz solunum durmaları olur.

Bu nedenle kaliteli uyuyamayan çocuklarda ertesi gün halsizlik ve konsantrasyon bozukluğu olur.

Okul Başarısını Etkileyen Sağlık Sorunu -8 Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu(DEHB):
Dikkat süresinin kısalığı, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik ile giden bir bozukluktur. Çocukluk döneminde DHEB tanısı alan bireylerin yarısından fazlasında belirtiler ergenlik ve erişkinlik döneminde de devam ettiği için yaşam boyu sürdüğü söylenebilir. Bu çocuklar aşırı hareketlilikten ve dikkatlerini toplayamadıklarından dolayı okulda başarısızdırlar. Erken tanı ve tedavi kaza riskini azaltır ve öğrenmeyi arttırır.

Okul Başarısını Etkileyen Sağlık Sorunu-9 Zayıf ve Obez Çocuklar:
Yaş ve boylarına göre düşük kilolu çocuklar iyi beslenemedikleri için hem vitamin eksiklikleri hem de demir ve çinko eksikliği olabilir. Dolayısıyla bağışıklıkları düşük olduğundan çok hastalanarak, okul devamsızlıkları olabilir. Konsantrasyonları iyi olmadığından okul başarıları düşük olabilir.

Boy ve yaşa göre olması gereken kilolun üstündeki obez çocuklar da enfeksiyonlara açıktırlar. Özellikle alt solunum yolu enfeksiyonları sık görülür. Ayrıca obeziteye bağlı uyku apnesi olup, ertesi gün halsiz, yorgun ve konsantrasyon bozukluğu görüleblir. Tüm bu nedenlerden dolayı okul başarıları düşük olabilir.

İletişim Bilgileri:

Çocuklarda Gastroösefageal Reflü dahil, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ile igili her Sorununuz İçin çekinmeden:
info@sancareminoglu.com
Telefon: 0555 097 0666
Adres:
Söğütözü Mahallesi 2178. Cadde
Söğüt İş Merkezi,
No:4, Kat :5 Daire:10
PK: 06510 Çankaya/Ankara

Çocuk Kardiyoloji & Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Konusunda Sizlerin Hizmetindeyiz.

Sosyalleşelim
İletişim & Randevu
Kısa Yollar

AI Website Generator